... Ağır adımlarla Kaan'ın oturduğu masaya doğru yürüdü. Çelimsizce duran sandalyeyi çekip otururken derin bir iç geçirdi. Uzun uzadıya muhatabının gözlerinin içine baktı. Söze nereden gireceğini düşünüyor ama bir türlü konuşmasının temasını toparlayamıyordu. Aklında ki bu karmaşada önceki tecrübelerinin payı da büyüktü kuşkusuz.
Konuşmaya verilen uzun ara sürerken elleri, dudaklarında ki hareketsizliğe adeta isyan edip havada gayri ihtiyari bir kaç manevra yaptı. Sanki Mümtaz'ın sözcüklerin akışına yön veremediğini fark etmişler ve tıpkı bir maestronun organize edici jestlerine öykünen bir aksiyona soyunmuşlardı. Mümtaz da aradığı ritmi yakalamışcasına söze girdi :
- Şu ana kadar felsefeden bilime uzanan geniş bir yelpazede, romandan araştırmaya kadar pek çok kitap okumuş olabilirsin. Ama sana anlatacaklarım pek çok şey daha önce okuduğun hiçbir kitapta rastlamadığın şeyler olacak. İnsanlık tarihi hakkında sürükleyici, gizemli ve karışık bir macera.
Belki bir roman havasında. Ama konular ve kahramanlar hayali olmadığı, her şey gerçek olaylara dayandığı için bir roman da sayılamaz. Ya da bir araştırma olarak da görebilirsin. Ancak araştırmaların da belirli ve dar kapsamlı konuları olur. Bir ideolojiyi, bir sosyal olayı vs. incelerler. Oysa biz, görünüşte birbirinden çok farklı olan ve tarihsel açıdan aynı kategoriye konamayacak olayları inceleyeceğiz. Önemli olan nokta da bu zaten. Çünkü ortaya koymaya çalışacağım ana fikir tarihsel, siyasal, sosyal, dini ya da bilimsel olayların arkasında, yüzeysel bir bakışla fark edilemeyecek bazı gizli gerçeklerin olduğudur.
Birbirinden bağımsız gibi gözüken olaylar, gerçekte çok önemli bazı bağlantılara sahipler. Ve bu bağlantıları keşfedip, küçük parçaları birleştirerek dev bir bütüne ulaşmak mümkün. Ben buna kendimce "her şeyin teorisi" diyorum. Tüm bilinenleri eksiksizce birbirine bağlayan tepe teori. Gayemiz, işte bu küçük parçaları birleştirerek dev bir bütüne ulaşmak, Antik Sümer ve Mısır medeniyetlerinden, orta çağa, oradan da günümüze uzanan dünya tarihinin içindeki gizli bir dinamiği ortaya çıkarmak olacak. Bu dinamik, bugün yaşadığımız hemen her türlü dini, sosyal ve siyasi olayda da etkilerini göstermektedir.
Cevabını arayacağımız temel soru, mevcut “seküler” yani din dışı dünya düzeninin kimler tarafından ne amaçla kurulduğu ve hala kimler tarafından ne amaçla sürdürüldüğüdür. Bunu yaptığımızda, dünya tarihinin ve çağımızdaki önemli olayların arkasındaki gerçekler, gizli oldukları sis perdesinin ardından birer birer ortaya çıkmaya başlayacaklar.
Sandalyesinde geriye doğru kaykılan Kaan yüzünü ekşiterek :
- Ne yani komplo teorilerinin peşine mi düşeceğiz. Açıkçası ben bu tip şeylere pek kulak asmam. Saçma sapan senaryolar olduğuna inanırım. Hem ben artık somut cevaplar istiyorum. Afaki mevzulara ayıracak vaktim yok.
dedi. Aldığı cevabı daha önce girdiği benzer diyaloglarda da sıkça duymuş olan Mümtaz yaptığı iki alıntı ile üsteledi :
“Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun bütün şeyler hakkında şüphe et„
René DESCARTES
“Bir insanı kandırmak, o insanı, halihazırda kandırılmış olduğuna ikna etmekten çok daha kolaydır„
Mark TWAIN
-Ben seni tüm ön yargılarından ve basmakalıp bilgilerinden sıyrılarak, yeryüzünde geçmişten bugüne neler olup bittiğini, halihazırda bugün neler olmakta olduğunu ve özellikle yakın gelecekte neler olabileceğini anlamak adına dinler tarihi ve paganizmden transhumanizme, felsefeden kuantum fiziğine, ekonomiden sosyopsikolojiye, tasavvuftan islam tarihine uzanan 3 aşamalı bir düşünce yolculuğuna davet ediyorum. İnanç, iman ve itikat...
Bu kadar geniş kapsamlı bir konu yığını içinde cevabını arayacağımız sorular tahmin edeceğin üzere oldukça çetrefilli, cevaplar ise çok katmanlı olacak. Ve doğal olarak halihazırda doğru kabul ettiklerinle çeliştiği pek çok nokta olacak. Bu da çok normal. Zaten aksi halde şimdi inandıklarına değil başka gerçeklere inanırdın. Ama insanın fikrini değiştirmesi çoğu zaman hiç kolay değildir. Bu yüzden algı ve bilgi üzerine konuştuklarımızı hatırına getirmeni istiyorum.
Hem zaten sana anlatacaklarım esasında kendi yolculuğum esnasında aldığım notların ve bulduğum cevapların bir derlemesi. Kaptanın seyir defteri gibi anlayacağın. Senin yaşadığın tüm bu süreçleri zamanında yaşamış biriyim nihayetinde. İnan bana sana söylediğimde "yok artık canım daha neler" diyeceğin pek çok şeye ben de zamanında aynı reaksiyonu göstermiştim. Ama zamanla gördüm ki kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Hem en nihayetinde elinin altında internet gibi uçsuz bucaksız bir kütüphane var. Söyleyeceklerimi rahatlıkla teyit edebilirsin.
Dediğim gibi ben sana duyageldiğin cevaplar yerine, Rabbimiz'in "Hiç Akletmez misiniz ?" uyarısından hareketle analitik ve rasyonel düşünen, çağın gerçeklerini yakalayıp ve hiç duyulmamış ya da ıskalanmış nüanslar üzerinden mantıklı, tutarlı ve akilane cevapların izinde yepyeni bir bakış açısı ortaya koymayı vadediyorum. Benim bu noktada söyleyebileceklerim bu kadar. Top artık sende.
Ellerini Kaan'a doğru uzatan Mümtaz önce gülümsedi. Ardında da ciddi ve karizmatik bir ifade takınmaya çalışarak Matrix filminin meşhur sahnesinde Morpheus'un Neo'ya söylediklerini alıntıladı :
“Bu senin son şansın. Artık geri dönüş yok. Mavi hapı alırsan hikâye sona erer. Yatağında uyanırsın ve inanmak istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın. Ben de beyaz tavşanın deliğinin gittiği yerleri sana gösteririm… Unutma, sana vaat ettiğim tek şey gerçek, daha fazlası değil…”
