MÜMTAZ : Ayeti kerimede zikredildiği üzere Hz. Davud‘a (a.s.) demiri örgülü zırh imali gibi çok daha mahir bir şekilde kullanma ilmi verilmiştir.
Demir çağı öncesinde demirin bronza göre daha üstün kullanım özellikleri olduğu bilinmiyordu. Bakır ve kalayın ergime sıcaklığı düşük olduğundan bronz için basit fırınlar yeterlidir. Oysa demir yüksek ergime sıcaklığına (1.538 °C) sahip olduğundan ancak uygun biçimde tasarlanmış fırınlarda ergitilebilir. Bu dönemde demirin sözkonusu dereceye kadar ısıtılmasını sağlamak olanaklı değildi. Dolayısıyla demirin ergitilerek kullanılması teknolojisi, bronzdan birkaç bin yıl sonra geliştirilebilmiştir.
Demirin üstünlükleri ve işleme teknikleri ve MÖ 1.100 – 1.000 yıllarında hızla ve uzun mesafelere yayıldı. Ki bu dönem Hz. Davut (a.s.) yaşadığı dönemlerdir.
Velhasıl Hz. Nuh’un (a.s.) kavmi ile Göbeklitepe ve çevresinde başlayan hikayemizi Hz. İdris‘in (a.s) ile toparlayalım. Tarih kayıtlarına göz attığımızda bina inşasının ve buna bağlı olarak da şehirleşmenin çok hızlı bir şekilde başladığı irili ufaklı şehirlerin adeta mantar gibi türediği görülmektedir. Bu durumun nedeni arkeologlar tarafından yorumlanmaya çalışılmaktadır.
Bakıldığında hadise yine tıpkı Peygamberimizin (s.a.v.) haber verdiği gibidir. Zira Hz. İdris‘in (a.s), insanlara öğrettiği pek çok ilimden biri de bina inşasıdır. Hz. İdris (a.s.) insanlık tarihini anlamak da başlı başına çok çok önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla onun adını ileride tekrar zikredeceğiz.
Arkeolojik keşifler ile ayet ve hadislerin bu kusursuz uyumu arayışta olduğum dönemde beni çok etkilemişti.