MÜMTAZ : Batıda Fatımîler, doğuda Büveyhoğulları gibi iki şii devlet arasında sıkışan ve neredeyse arabistan yarımadasına çekilecek duruma gelen Abbasi halifesi Tuğrul Bey‘den yardım ister. Bunun üzerine Tuğrul Bey 1055’te Bağdat’a sefer düzenleyerek Büveyhoğuları ağır bir yenilgiye uğratır. Büveyhoğulları hükümdarı olan El-Meliku’r-Rahim’i esir alır ve bu devlete son verir.
1060 yılında Tuğrul Bey Fatimilerin eline geçmiş olan Bağdat’ı ele geçirir ve Fatimileri bir daha toparlanamayacak şekilde bozguna uğratır. Abbasi halifesi Kaim’in tekrar Bağdat’a dönmesini sağlayan Tuğrul Bey, halifenin kızı Seyyide Fatıma el-Betül ile evlenir. Halife Kaim, Tuğrul Bey’e Ruknu’d-Din (Dinin direği), Malikul-Meşrik ve Magrib (Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı) unvanlarını verir.
Onun açtığı yoldan gelen yeğeni Sultan Alparslan , 1071 yılında Malazgirt Savaşı‘nda 200.000 kişilik Bizans ordusunu sadece 25.000 kişilik ordusu ile Allah’ın yardımı ile mağlup eder. 1453 yılına gelindiğinde ise Fatih Sultan Mehmet Han da Peygamberimizin “İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur!..” övgüsüne ve müjdesine mazhar olacağı o büyük zaferi kazanarak müslümanların cihan hakimi olma yolunda giden o büyük adımı attı.
Velhasıl önce Selçuklu Devleti, ardından da Osmanlı Devleti Allah’ın yarıdımı ile ilahi vahyi dünyanın dört bir yanına ulaştırdı.
“ Bizim davamız kuru bir kavga ve cihangirlik davası değil, i’la-yı kelimetullahdır. Yani Allah’ın dinini yüceltmekdir. „
OSMAN GAZİ
Tek dertleri islamı dünyaya yaymak ve yüceltmek olan, bu yüzden de fethettiği hiçbiryerde meşru savaşın dışında kan dökmeyen, yağma yapmayan, yıkıp dökmeyen bu aziz milletin ferdi olmaktan öyle büyük gurur duyuyorum ki. Keşke onlara layık olabilsek de dünyayı şu zulüm kıskacından Allah’ın yardımı ile tekrar kurtarabilsek.
(Gülerek) İyi dağıttık yalnız konuyu farkındaysanız.